Doğum Haritamızdaki Ay : Anne Yarası
Bu yazı aslında eski bir yazım ama konu değişmeyen, hala güncel bir konu. Üstelik bir de Türkiye’nin Ay’ının 12. evde olduğunu düşünürsek…
Anne yarası, neresinden dokunsan hassas, kanıyor, acıtıyor. Binlerce yıldır ataerkil sistemin yok saydığı kadınların çocukları, torunlarıyız en nihayetinde…
Anneye ve anneliğe dair astrolojik göstergelerin başında AY geliyor. Doğduğumuz anda gökyüzünde Ay’ın bulunduğu burç, faz ve açıları annemize, annemizi nasıl algıladığımız ve deneyimlediğimize dair çok kıymetli bilgiler veriyor. Hatta Ay, benim astroloji pratiğimde en önem verdiğim gösterge… Çünkü Ay geçmişimiz, çocukluğumuz ve bilinçaltımız; psişemizin en gölgede kalmış tarafı. Eğer bu gölgeleri aydınlığa çıkaramıyorsak Güneş burcumuzu yani benliğimizi de öyle tam anlamıyla yaşayamıyoruz.
Üstelik haritamızdaki diğer gezegenler de şifalanmamış Ay enerjisi ile dengesizleşiyor. Mesela Marsımız; yani eylemlerimizin altında yatan motivasyonlar da Ay’dan geliyor ancak gizli bir şekilde. Kendimize biçtiğimiz değer ve öz sevginin oluşabilmesi yani Venüs’ümüzü aktive etmemiz de Ay’dan geçiyor. Venüs’ünüz istediğiniz kadar güçlü olsun, o ilk ilişki yani annenizle olan ilişkiniz güçlü değildiyse diğer ilişkileriniz de etkileniyor. Kısacası benim gözümde bir doğum haritasında diğer gezegenlerin en yüksek potansiyellerini aktive etmek Ay’dan geçiyor, yani Anneden…
Diyelim ki doğduğunuz anda Ay Aslan burcundaydı ve Pluto ile kare açısı vardı. Annenizi oldukça güçlü bir kadın olarak deneyimlersiniz. Anne yarası ise yine bu güç üzerinden gelir, size kendiniz olmanız için izin vermez. Otoritesi altında boğulursunuz. Üstelik ilginçtir ki her ne kadar annenize benzemek istemeseniz de görülmeye, beğenilmeye dair duygusal ihtiyacınız da ondan gelir. Doğum haritanızdaki Ay hem sizin duygusal ihtiyaçlarınızı hem de annenizi tarif ettiği için birbiri içine girmiş bir durum vardır burada. O bu ihtiyacın etkisinde sizin de aynı şeye ihtiyaç duyduğunuzu görmez. Çünkü hayatının merkezinde kendisi vardır, odağı kendisine yöneliktir. Sizin ise bu eksiklikten oluşur anne yaranız. Görülme eksikliği, beğenilme ve onaylanma eksikliği çocukluğunuzdan itibaren yapışır psişenize ta ki siz fark edene kadar. Dolayısıyla Güneş’inizi gerçekleştiremezsiniz, yani olgunlaşıp olmanız gereken kişiye evrilemezsiniz. Mesela bu örnekte Güneş burcunuz Oğlak ise asla dengede bir Oğlak burcu olmayı deneyimleyemezsiniz. Her daim onaylanma ihtiyacı bir oğlak gibi zirveye çıkmanızın önünde engel teşkil eder. Dikkati üzerinize çekmek, o çocuklukta alamadığınız ilgi ve onaylanmayı almak için çırpınır durursunuz. Ay’ınızı yani anne yaranızı şifalandırmadığınız sürece Güneş’inizi gerçekleştiremezsiniz.
Ay ayrıca hem kendi hem de annemizin sağlığını da anlatır. Ay’ın Pluto ve Satürn etkileşimlerinde rahim hastalıkları riski olduğu bilinen bir olgu astrolojide. Çocuklukta anne ya da ebeveynler tarafından karşılanmayan duygusal ihtiyaçların ne olduğunu da yine doğum haritamızdaki Ay anlatıyor. Mesela astrolojide yeme bozuklukları AY ile bağdaştırılırken psikolojide Anne ile olan duygusal ilişkimizle bağlantılı.
Ay, gecenin kraliçesi olduğu için içerisindeki sembolizma da geceye yönelik. Görünmez güçlerin etkisi hakim. Gündüz bilincimiz iken, gece bilinçaltımız yani karanlığımız. Gündüz Güneş iken, gece Ay. Gündüze ulaşabilmek içinse geceden geçmek gerekiyor. Ay bize çocukluğumuzun o karanlık bahçesinde hangi bitkilerin bizi zehirlediğini gösteriyor. Doğum haritamızdaki Ay’ı bilmek, tanımak o karanlık bahçeye adım atıp zehirli bitkileri temizlemeye benziyor. Böylelikle bilinçaltımızda sıkışıp kalmış her ne varsa onu yüzeye yani bilince çıkarabiliriz. Bilincimize gelmiş birşeyin ise sorumluluğunu alıp artık büyüyebiliriz.
Jungiyen psikanalist Marion Woodman da anne yarasıyla bağlantılı olarak “ölüm anne” (the death mother) arketipinden bahsediyor. “ölüm anne” soğuk, şiddetli, yıpratıcı bir gücü elinde tutuyor. “ölüm anne” bakışını bize yönelttiğinde hem psişemiz ve hem de bedenimiz taşa dönüşüyor. “ölüm anne” arketipi şu anlama geliyor : Bizi sevmesi gereken biriyle birlikteyiz ancak bu sevgiyi almak yerine travmatik deneyimlerden geçiyoruz.
Çocukken ebeveynlerimiz tarafından kabul edilmediğimizi, istenmediğimizi hissettiğimizde ya da bir şekilde ailemiz için tehdit oluşturduğumuzu sezdiğimizde sinir sistemiz aşırı şekilde tetikleniyor. Bu da sürekli tehdit altındaymışız gibi çalışmasına sebep oluyor. Bir yetişkin olduğumuzda ise sevilmediğimizi hissettiğimiz her an bu his ve tetiklenme geri geliyor. Woodman bu durumu ölü numarası yapmaya benzetiyor. Reddedildiğimizi hisseder hissetmez korkuyla paralize oluyoruz ve kendimizi kapatıyoruz. Aslında hayatta kalma moduna geçiyoruz. Zamanla bu durum kalıcı bir hale geliyor. Zamanla hep ölü numarası yapıyoruz.
Woodman ayrıca bu “ölüm anne”yi; yani bu arketipi içselleştirdiğimizi söylüyor. İçselleştirilmiş “ölüm anne” ise diğerlerine projekte ediliyor. Onu patronumuzda, sevgilimizde, eşimizde ve hatta çocuklarımızda görüyor ve deneyimliyoruz. Bazı durumlarda ise biz “ölüm anne”ye benziyoruz ve bu enerjiyi ilişkilerimize yansıtıyoruz. Woodman’a göre psişemizde ne taşıdığımızı bulana dek, “ölüm anne” arketipi tarafından kontrol altına alınırız. Bir diğer deyişle çocuklukta oluşan anne yaralarımızın yaşamlarımızı nasıl kontrol ettiğini bulamadığımız sürece büyüyemiyoruz. Hep o dehteşe düşmüş çocuk olarak yola devam etmeye çalışıyoruz.
Uzmanlar anne yarasıyla ilgili olarak içsel çocuğumuz ile çalışmaktan bahsediyor. Çünkü artık belli bir yaşa gelmiş yetişkinler olarak fiziksel düzlemde annemizle yüzleşmeler yaşamamız gerekmez. Hatta belki annemiz hayatta bile olmayabilir. Ancak dolaylı ya da dolaysız bir şekilde annesi tarafından yaralanmış olan o küçük çocuk hala bizimle. O küçük çocuğa ihtiyaç duyduğu sevgi ve şefkati biz gösterebiliriz. Bu ihtiyacı artık başkalarına projekte etmemize gerek yok aslında. Biz o içsel çocuğumuzu gözetecek yaşa geldik. Bu çocuğun sevgi ve şefkat dışında nelere ihtiyaç duyduğunu ise astroloji bize söyleyebilir. Doğum haritamızdaki Ay’ın derinlemesine incelenmesiyle psişemizde neler taşıdığımızı anlayabiliriz.
Astrolojinin bu konuda bir diğer katkısı ise annelere yönelik rehberliği. En nihayetinde anne ya da baba olarak mükemmel olmayı hedeflemek de kendine şiddeti doğuruyor. Bu sebeple bir ebeveyn olarak dışarıdan yardım almak ve desteklenmek de önemli. Astroloji çocuğunuzun doğum haritası üzerinden onun sizi bir ebeveyn olarak nasıl deneyimleyeceğini gösterebilir. Siz kendinizin şefkatli, verici, yumuşak ve fedakar bir ebeveyn olduğunuzu düşünürken çocuğunuzun haritasındaki Ay Koç burcunda veya Mars ile bağlantıdaysa o sizi bambaşka bir şekilde görür ve anlar. Burada mesele kimin iyi kimin kötü olduğu değildir. Kimin neyi öğrenmek ve deneyimlemek için geldiği önemli. Çocuğunuzun doğum haritası üzerinden kendinizi tanımak da bu sebeple kıymetli.
Bu yazıyı muazzam eşzamanlılıkların gerçekleştiği bugünlerde, karşıma çıkan bu haberle kapatmak istiyorum. Ola ki aklınıza “içsel çocukla çalışmak ne demek” diye bir soru düşerse bu haber yardımcı olabilir. Haberdeki kadının karşısına çıkan köpek, aslında görünmez alemin ona içsel çocuğunu görmesi için gönderdiği bir ulak bence…
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-47852248
Sevgiyle
Eda
Eda Ocak 2013 yılından beri astroloji alanında çalışıyor. Dokuzuncu Ev dijital astroloji okulunun kurucusu ve eğitmeni. Evrimsel Astroloji ekolünde danışmanlık veriyor. Astrolojinin akademik seviyede de çalışmasına önem veriyor ve çalışmalarını disiplinlerarası bir seviyede yürütüyor. Yazdığı makaleler Career Astrologer Magazine, www.astro.com gibi uluslararası astroloji dergilerinde ve platformlarında yayınlanıyor.
Haber de yazı da ayri etkileyici. Kalemine sağlık. ????
Haber de yazı da ayri etkileyici. Kalemine sağlık. ????
Astorolojiyi psikoloji bilimiyle böylesine meczetmek..Harikasın Eda