Satürn Balık : Hakikate Hizalanmak

Boğuluyorum hissi var. Gözümün önüne dev okyanus dalgaları geliyor. Tsunami. Hislerin tsunamisi, duyguların, diyalogların tsunamisi. Olanlar ve de olmayanların tsunamisi. 

Bugünlerde iç coğrafyanı tarif ediyor mu bu his?

Satürn Balık burcunu nasıl deneyimliyoruz diye baktığımda gördüğüm bu, zaman zaman benim de kapımı çalan bir his bu… eskisinden daha fazla.

Balık burcunun çemberin son halkası olarak, o yaşama dair vahşi olan, kaotik olan her ne varsa bizlere hatırlattığı bir dönem bu. 

Balık’ın zıddı olan Başak burcunda insanın tekamül sürecine dair hatırlattıkları; düzen ve kontrol. Bu evrede yaşam bir kaossa ona düzen getiririm, medeniyet getiririm, onun o vahşi doğasını evcilleştiririm sanrısına kapılıyoruz. Balık’ta ise bunun tamamen bir sanrı, bir yanlış anlama, bir filtre olduğunu idrak etmeye başlıyoruz. Doğanın o vahşi yüzünü inkar eden pembe gözlüklerimiz düşüyor, camları kırılıp parçalara ayrılıyor. 

Satürn Balık, bizlere unuttuğumuz, ihmal ettiğimiz ve dahi görmezden geldiğimiz her ne varsa yaşama dair gösteriyor. Daha da doğrusu döngünün bu kısma bu denk geliyor. Yaşamın vahşi, belirsiz ve değişken yani geçicilikle yönetildiği hakikatine dair gözlerimizi kapamamızın artık mümkün olmadığı evre burası. İşte tam da bu sebepten herşey aşırı geliyor, fazla geliyor ve boğulacak gibi hissediyoruz. 

Hakikat bizlere fazla geliyor bu ara.

Eskiden katlandığımız, dayandığımız şeyler şimdilerde katlanılmaz görünüyor, olabilir. 

Biyolojik varlıklar olarak sistemimiz hakikati filtreler vasıtasıyla algılıyor. Sistemimizin yaşamın kontrol edilebilir, düzenlenebilir ve de tahmin edilebilir olduğuna inanması gerekiyor. Sinir sistemimiz ancak o zaman dinlenme, sakinleşme evresine geçiş yapabiliyor. Ancak Başak burcuyla sembolize edilen yaşam şekli ile türün devamı sağlanıyor. Hakikat ise Başak ile değil, tüm burçları kapsayan Balık ile kendini açık ediyor. Geçici, belirsiz ve tahmin edilemez. Gizem dolu değil gizemin ta kendisi. 

Satürn Balık döneminde bu hakikate maruz kalıyoruz. Doğanın en vahşi yüzü ile tüm inançlarımız sarsılıyor. Yaşamın öngörülemez ve de kontrol edilemez yüzü ile karşılaşmak, hazır değilken, tamamen hazırlıksız yakalanmışken, elbette ki kolay değil. 

İşte tam da bu sebepten Balık burcu sanrıları olduğu kadar hakikati de temsil eder. Tarih boyunca da ruhsallıkla, mistizm ile bağdaştırılmış. Çünkü hakikate kendini hazırlamak fiziksel olmaktan ziyade içsel bir hazırlık gerektirir. Yaşamın neliğine ve nasıllığına dair bu hakikati elimizdeki hiçbir güç ile manipüle edemeyiz. Matematiğin, fiziğin işe yaramadığı bir alana geçiş yaparız kendimizi hakikate hizalamak istediğimizde. 

Yaşamın gelip geçici doğasına kendimizi hazırlamak için dış dünyada değil, iç dünyada çalışmamız gerekir. Hem zihnimizi hem de kalbimizi bu hakikate hizalamamız gerekir. Bu da birçok kadim öğretinin temelini oluşturur. Zihninin ve duyularının kapsayabileceğinden çok daha büyük olanı yavaş yavaş ve itinayla kendi algı alanına açmayı denersin. Daha da doğrusu kendin oraya açılmayı denersin. Mistizmin doğasında bu vardır. Bu sebeple Balık sanrıyı, aldanmayı, kaçışları sembolize ettiği gibi hakikati, kaosu ve mistizmi de temsil eder. 

O halde içinden geçtiğimiz bu Balık Satürn dönemi kendimizi hakikate ne kadar hizalayıp hizalamadığımızı görmek ve gerekli çalışmaları yapmak için muazzam bir öneme sahip diyebiliriz.

Eda Ocak 2013 yılından beri astroloji alanında çalışıyor. Dokuzuncu Ev dijital astroloji okulunun kurucusu ve eğitmeni. Evrimsel Astroloji ekolünde danışmanlık veriyor. Astrolojinin akademik seviyede de çalışmasına önem veriyor ve çalışmalarını disiplinlerarası bir seviyede yürütüyor. Yazdığı makaleler Career Astrologer Magazine, www.astro.com gibi uluslararası astroloji dergilerinde ve platformlarında yayınlanıyor.

Bir yorum Yaz